top of page
  • Facebook
  • Instagram

Tüm Yazarlar

Çocukluk yıllarımızın yılbaşı sofrası



ÇOCUKLUĞUMDA YILBAŞI SOFRASI

2018 ‘in son günlerinde mekanlarda, sosyal medyada, İnternette, TV ‘de hummalı bir sofra hazırlık, içerikleri ve sunumları nasıl olur diye boy gösteriyor.

Hazır menüler, paket sunumlar , konsept sofralar, lüx dokunuşlar, kampanyalar… Bitmez Bitmez…

Gördükçe izledikçe hepsi birbirinden güzel;  emek, zaman ve maliyet harcanmış. Bu alanda hizmet verenin kazanç kapısı olduğu gibi sofraya oturanların da yılda bir kez özenilmiş o sofraları sevdikleri ile paylaşma çabası. Yeni bir yılın başlangıcına güzel vakit ile dahil olabilme telaşı.

80-90’lı yılların çocukluğunu yaşamış biri olarak bizi de yılda bir kez böyle bir telaş sarardı. O zaman ne kalabalıktık bir bilseniz. 4-5 aile çoluk çocuk yaşlı genç toplanırdık. Her yıl bir ailede.

Diyorum ya çocuktuk. Yılda bir kez gördüğümüz, hepimize eşit miktarda düşmesi gereken belirli yiyecekler alınırdı alışverişte. Çünkü bugün bizim için o yiyecekler lükstü. Herkesin belirli bir geliri vardı işte, elimizde olanlar o ulaşılmaz olandan daha değerliydi aslında,yoksa bile niye yok demezdik. Bilirdik neyin var olduğunu neyin olmasa da olur olduğunu.

Lüks olanın ne olduğunu  tv'de anca görürdük ve reklamlarda; gözümüzde büyürdü, hayal gücümüz sınanırdı sanki, çocuk aklı işte. . Şimdi  ise sosyal medyada şakır şakır ışıl ışıl o en kallavi sofralar bize normal geliyor.

Her dönemin kendine göre izleri var geçmeyen.

Muz mesela, çerez, meyve suyu, gazlı içecekler, pakete girmiş hazır kek, yılda bir kez. Bize de düşer mi diye çekine çekine ilişirdik sofranın kenarına. Kimse paysız kalmazdı.

Ama o sofraların daha başucu olanları vardı aslında.

Anneler sabahtan başlardı hazırlığa. Çünkü bizim o lüx ve hazır olmayan yiyeceklerin haricinde kendi lezzetlerimiz yok değildi. Zahmetli ve uzun uğraş isteyen tatlar.

Yılbaşı sofralarının demirbaşlarından biri “Küllü Hedik “ mesela. Küllü olması sizi korkutmasın şimdiki, ağır işlenmiş hazır gıdalardan daha güvenilir. Bizden başka hangi yörede yapılır bilmiyorum maalesef. Biraz bilgi vereyim yine de.

Bir nevi sokaklarda satılan haşlanmış bardak mısırın farklı versiyonu. Onlar dondurulmuş yaş mısırdan yapılıyor, çoğunluk gdo içeriyor.

Bizim Küllü Hedik, hasat yapılmış kuru mısırın haşlanmış hali. Ata tohumu olan. Peki kül bunun neresinde? Kül yapılışının bir basamağı.

Odun külü iyice ezdirerek tülbente alınıp bağlanır torba olacak şekilde. Büyükçe bir tencereye su, kuru mısır ve hazırladığımız tülbentte ki kül konur. Kaynatılır. Tabi bizim evin önündeki ocakta ateş yakıp üç ayaklı sac üzerinde kaynatırdık odun ateşinde ağır ağır (Günümüz zamanında ne tüp ne doğalgaz ne elektrik baş edebilir ki değil mi :) ) .

Kül, mısırın kabuklarından ayrılıp yumuşak olmasını sağlıyor. Kaynayıp piştiğini kontrol ettikten sonra ( yaklaşık iki saat pişme süresi) bol su ile yıkanır ellerle hafifçe mısırı ovuşturarak ayıklanması sağlanır. Kabuklar kolayca su yüzeyine çıkacağı için süzülmesi kolay. Birkaç su iyice yıkadıktan sonra (bizim ormandan gelen su vardı ev dışında çeşmeden akan ) tekrar su ile başka bir tencerede kaynatılır, pişirilir.

Gel gelelim sunuma ; tabaklara alınan hedik üzerine kırılmış yada öğütülmüş ceviz serpilir. Tadından yenmez. Arzuya göre eser miktarda tuz,  yada eser miktarda köy tereyağı eritilerek üzerine de yenilebilir. Bizim favorimiz ceviz.

Başka bir yemekte, et. Daha çok tavuk eti,ucuz olduğu için değil tabi. Ama market tavuğu da değil. Kendi köy tavuğumuz olduğu için. Annemin tavuk çorbası çok lezzetlidir. Bütün olarak haşlanan tavuk parçalara ayrılır. Önce tavuk eti parçacıklı tavuk suyuna pirinç, karabiber, tuz ve bir boy patates eklenerek yapılan enfes bir lezzet.

Birde Çerkez tavuğuna benzeyen farklı bir yemeğimiz var.

Mısır ununu tereyağında kavurup içine ceviz ekleyerek biraz tavuk suyu biraz da tavuk parçaları ve çok az miktarda tuz da eklenip pişirilerek servis yapılan yemek.

Sonra standart, pilav, salata, yaprak sarması patatesin çeşitleri de eklenebilir.

Çeşit çeşit yemek, içecek eklenebilir. Eklemeler bitmez. Ama o sofralarda eksilenlerin yerine kimse eklenmiyor maalesef.



Sofralarımızın asıl tadı aslında o yemekler değil, onlar karın doyurmanın ve bir arada olabilmenin bir aracı. O çocukluk yıllarından kalma anıları, o kalabalık muhabbetin vermiş olduğu  lezzeti, hiç bir sofra verebilir mi? Yanınızda sevdiğiniz insanlar olmadıktan sonra krallara layık sofrada tek başınaysanız, doyabilir misiniz?

Dünyada ayrılan dönemin büyükleri, iş güç için başka başka şehirlere dağılan dönemin gençleri ,eğitim için evden ayrı düşen dönemin çocukları…

Şimdilerde o yılbaşı sofraları, sadece takvim yılı değişikliğinden başka birşey ifade etmiyor kimimize.  

Kimimiz içinde geriye kalanları bir araya toplamak için bir şahane bir bahane.

Herkesin, herşeyden önce bereketli, mutluluk ve huzur dolu, herşeyin başının sağlık olduğu yılları olması dileğiyle.

Ağzınızın tadı yemekten çok sevgi ile olsun.

Şavşat ‘tan Sevgilerle…

AYLİN KÖROĞLU

@aylin_koroglu

Comments


Güncel Yazıları Kaçırmayın

Abone Olun Güncel Yazıları Mailinize Yollayalım

©2018 by Gurme. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.

  • Facebook
  • Instagram
bottom of page