Pisidia Antiokheia: Isparta
Likya yolundan sonra Türkiye’nin ikinci uluslararası yolu St. Paul Yolu, Epiktetos’un 1200 yıl önce hür insanı kayalara kazıdığı Yazılı Kanyon, 2000 yıllık tarihi ile Nis Ada (Yeşil Ada) ve Mustafa Kemal Atatürk’e hediye edilen Can Ada ile Pisidya yolunu keşfetmeye devam ediyoruz.
Isparta
Türkiye’nin güneybatısında, Akdeniz Bölgesi’nin kuzeyinde bulunan Isparta, Göller bölgesinin dağlık ve bir o kadar düz ovalarıyla parlayan yıldızıdır desek yeridir. Şehrin en özellikli ürünü olan gül sayesinden adından söz ettirirken, ekonomisi ağırlıklı olarak tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Kendine has “fındık gülü” olarak adlandırdıkları ve yetiştirdikleri gül türü ile Dünya’daki gül yağı üretiminin yaklaşık %65’ini karşılamaktadır. Son dönemlerde acentelerin katkısı ve bölgenin keşfedilmesi ile birlikte yapılan Gül Festivali ve akabinde lavanta bahçelerinin çokluğu ile hasat zamanı pek çok yerli ve yabancı turistin ilgisini çekmeye başlamıştır.
Genel olarak tarihine bakacak olursak bölgede Friglerin, Lidyalıların, Perslerin ve ardından Büyük İskender’in hakimiyeti altına girdiği görünmektedir. İskender’den sonra Yunan egemenliği altına girmiştir. Sonraki dönemlerde Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devleti topraklarına dahilolmuştur. Her dönem en önemli ticaret noktalarından biri olmuştur.
Eğirdir Gölü
Eğirdir, aslında ülkemizde bulunan birkaç cittaslow (yavaş şehir) şehirlerinden biridir. Cittaslow uygulaması, 1999 yılında İtalya’da yapılan bir imza töreni ile hayata geçirilmiştir. Bunun için İtalya’daki 32 şehrin yöneticileri bir araya gelmiş ve Cittaslow (Yavaş-Sakin Şehirler) adını verdikleri bir projeyi imzalamışlardır. Yavaş şehirlerin sahip olması gereken kriterleri aşağıdaki gibi sınıflandırmak mümkündür:
➢ Çevresel Koruma (hava kalitesi, su, gübreleme ve geri dönüşüm, alternatif enerji vb.)➢ Şehrin tasarımı ve tarzı (kamusal yeşil alanlar, yürüyüş yolları alternatif hareketlilik alanları, kamusal alanlar vb.)➢ Şehrin Kalitesi (tarihsel koruma, şehir merkezlerinin korunması, kamusal alanların yeşillendirilmesi, çevreye dost inşaat malzemeleri vb.)➢ Yerel Ürünler (yerel kültürün ve yerel ürünlerin korunması ve geliştirilmesi, tat eğitimi, organik koruma ve tarım, gastronomik gelenekler)➢ Konaklama (işaret sistemleri, turist rotaları, broşürler)➢ Farkındalık (yavaş şehir konusunda kamunun eğitilmesi) şeklindedir.
Eğirdir, her mevsim ve günün her saatinde renk değiştiren bir özelliğe sahip Eğirdir Gölü, Altınkum plajı, tapusu Eğirdir halkı tarafından yüce önder Atatürk’e verilen Can Adası, Hristiyanlığın ilk yayılmaya başladığı kabul edilen yerlerden biri olan Nis Adası (Yeşil Ada) ve sadece Eğirdir’de görülen Apollon Kelebeleği ile tarih, doğa ve gastronomi şehridir.
Can Adası
Can Ada, Eğirdir ile Yeşil Ada (Nis Ada) arasında yer alan 7.000 m2’lik bir alandır. Can Ada’yı ünlü kılan özellik ise Atatürk’e armağan edilmesidir. Atatürk’ün Eğirdir'i ziyareti sırasında Can Ada, 1 Şubat 1933 tarihli Belediye encümeni kararıyla kendisine hediye edilmiş, daha sonra Atatürk ün mirasçılarına, onlardan da Eğirdir Belediyesine geçmiştir. Yapılaşma yoktur. Çadır ve karavan turizmi ile piknik alanı olarak kullanılmaktadır.
Yeşil Ada (Nis Ada)
Eğirdir şehir merkezine 1.5 km. uzaklıkta olan Yeşil Ada, 9 hektar alan üzerinde taş temelli ahşap evleri, dar sokakları ve küçük balıkçı barınağı ile otantik özelliğini korumaktadır. Nis Ada ismi ise önceden burada yaşayan Rum halkın adaya NISION ismini vermesinden gelmektedir. 1970’li yıllarda adaya ulaşım zorluğu nedeniyle Eğirdir ile arasına yapay bir yol yapılarak yarımada özelliğini almıştır.
Yeşil Ada’nın ünü aslında Ayestefanos ve Aziz Anargirikiliseleridir. Rum asıllı Hıristiyan hacı adaylarının Kudüs’e gitmeden önce yolları üzerinde bulunan Ayastefanos Kilisesini ziyaret ettikleri ve ayinler düzenledikleri bilinmektedir. 12. Asırda inşa edildiği söylenen Aya Stefenos Kilisesi, Hz. İsa’nın 13. Havarisi kabul edilen Aziz Paul’un birinci misyongezisinde uğradığı durak olarak kabul edilmektedir. Bunun yanı sıra Yeşil Ada içerisinde 18 ayrı kilise ve şapelin olduğu ve birbirlerine tüneller ile bağlı olduğu söylenmektedir. Kilisenin son rahiplerinden olan Papaz İlyas, 1922-1923 yılları arasında mübadele ile Atina’ya göç etmiş ve orada yaklaşık 2000 ada sakinin bir araya gelerek “Nisliler, Eğirdir’i Sevenler Derneği” kurduklarını ifade etmektedir. 1993 yılında restorasyon çalışmaları başlatılan kiliseye, her sene Temmuz ayının birinci günü kutlanan Azizler Bayramı’nda yurtdışından ve çevre illerden Hıristiyanların ayin yapmaya geldikleri görülmektedir. 2018 yılının Temmuz ayında ise Fener Rum Patriği Bartholomeos tarafından da ziyaret edilmiştir.
Türkiye’de 454 farklı kuş türü var ve bu kuş türlerinin 225’i göl ve çevresinde yaşıyor. Adalar bölgesi taş temelli ahşap evleri, dar sokakları ve küçük balıkçı barınağı ile otantik özelliğini hala koruyor. Ancak çok fazla çekim yapılabilecek obje olduğu söylemek zor. Yeşil Ada’da konaklama açısından görülen o ki ev pansiyonculuğu bir hayli ilerlemiş durumdadır.
Ne Yenir ?
Yeşil Ada içerisinde oldukça lezzetli balık restoranları yer almaktadır. Meze ve salata zenginliği bir yana, sundukları lezzetler ile gerçekten ayrı ve özel bir yere geldiğinizi hissediyorsunuz. Burada tatmadan gitmemeniz gereken lezzetlerin başında özel sosla hazırlanan göl levreği ve göl kerevitlerinden hazırlanan güveçte kerevittir. Kerevitlerin tamamını ihraç eden Yeşil Ada’lılar sundukları bu lezzetler ile misafirlerine göl manzarasında keyifli dakikalar geçirmelerini sağlamaktadır. Bu lezzetleri adada bulabileceğiniz mekan TheBig Apple Restoran olacaktır.
Yazılı Kanyon
Isparta ili, Sütçüler ilçesinde yer alan ülkemizin güzel parklarından biri olan Yazılı Kanyon Tabiat Parkı, 1989 yılında milli park olarak ilan edilmiştir. Isparta ve Eğirdir seyahatleri yapan kişilerin görmeden gitmemesi önemli yerlerdendir. Kanyon içerisinde kamp, kaya tırmanışı ve sportif olta balıkçılığı yapmanız mümkündür. Kısacası tarih akıp gittiği bir yer de diyebiliriz. Kanyona gidiş yolu oldukça virajlı ve kötü durumdadır. Belirli bir bölgeden sonra navigasyon cihazlarının çalışmadığı ve internetin çok az çekmeye başladığını göreceksiniz ve artık doğayla, tarihle baş başa kalacaksınız.
Kanyon içerisinde girdikten sonra yeşil köprüye gelmeden iki yol sizi karşılıyor. Bir yol yürüyüş parkuru niteliğinde ve yazılı kayaya bizzat götüren tarihi Kral Yolu, diğeri ise oldukça maceralı ve bir o kadar heyecanlı olan sol taraftaki yol olacaktır. Yükseklik korkusu, bedensel problemler ve ekipmanlarınıza fazla güvenmiyorsanız bu yolu seçmeyip, Kral Yolu’ndan yürümenizi tavsiye ederim. 400-500 metre kadar ilerledikten sonra geleneksel Yazılı Kanyon hatıra fotoğraflarının çekildiği o meşhur asma köprü karşılayacaktır. Ve en güzeli de, o köprünün Kral Yolu ile bağlantısı olan noktada kanyona ismini veren, bir kayanın üzerine yazılı Epiktetos’un Hür İnsan Şiiri ile karşılaşacaksınız.
Epiktetos, Yunan Stoacı filozoftur. Hierapolis (Denizli), Frigya’da köle olarak doğmuştur. Epiktetos sözcüğü Yunanca’da en basit anlamıyla “kazanılmış, elde edilmiş” anlamına gelmektedir. Epiktetos gençliğini Nero tarafından azat edilmiş köle olarak Antik Roma’da geçirmiştir. O, Roma’da felsefe okuma imkânını bulmuş, kölelikten kurtulunca felsefe öğretmenliği yapmış, 90–94 yıllarında Roma imparatoru Domitianus bütün filozofları yurdundan kovunca, Nikopolis’e gitmiş orada Stoik felsefe ilkelerini öğretmeğe başlamış, yokluk içinde yaşamış ve ölmüştür. Epiktetos, insanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliğin akıl olduğunu savunmaktadır. Ona göre felsefe, ne olursa olsun yapmaya zorlandığımız ödevlerde cılızlığımızı ve bilgisizliğimizi anlamakla başlamaktadır.
Epiktetos, insan olmanın özelliklerini anlatırken servetinin bir parçasını kaybeden insanın bunu bir kayıp gibi gördüğünü ama sözüne bağlılığı, temizliği, alçak gönüllülüğü bıraktığın da ise bir şey kaybettiği düşüncesine kapılmadığı örneğini vermektedir. O, sadece şan ve şeref, büyük mevkiler, para isteği gibi şeylerin değil aynı zamanda rahatlığın, gezmenin, okuyup-yazma isteklerinin de insanları boyunduruk altına alacağına dikkat çekerek ne olursa olsun, insanın özüne yabancı şeylere değer verdiğinde onu köleliğe götürebileceğini belirtmektedir. Böylece Epiktetos, insan için maddi şeylerin değil hikmetin önemli olduğunu, insanın neye değer vermesi gerektiğini bunun dışında tercih edilecek davranışların insanları köleleştirerek, ayakları üzerinde özgürce durmalarını engelleyeceğini açıklamaktadır.
İşte Yazılı Kanyon’da yer alan ve Epiktetos tarafından kayaya kazılan, hür bir insanın nasıl olması gerektiğini 1200 yıl önce özetlediği Hür İnsan Üzerine Şiir’den ilk kısımlar:
“Ey yolcu, yol hazırlığını yap ve koyul yola; şunu bilerek :
Hür kişi sadece karakterinde hür olan kişidir
Kişi hürriyetinin ölçüsü bizzat kendi doğasında bulunur
Ve kararında içtenlikliyse hür kişi ,
Yüreğinde ise dürüstlüğü, işte bunlar asil yapar kişiyi
Ve bununla yücelir hür kişi hatalarla değil.
Ana-babadan gelen uydurma bir asaletten tad almaz o :
Zira ana-baba değildir hür insanı doğuran”
Yazılı Kanyon’u meşhur eden diğer olay ise Aziz Paul’un yapmış olduğu misyonerlik gezileridir. Aziz Pierre ile birlikte erken Hıristiyan misyonerlerinin en ünlüsü ve hatta en etkilisi olarak kabul edilen Aziz Paul’un doğum yeri olan ve aynı zamanda yaptığı tüm yolculuklarda uğradığı, ilk Hıristiyanlık topluluklarını oluşturduğu yerleşimlerin büyük bölümü Türkiye sınırları içerisindedir.
Aziz Paul, önceleri Hıristiyan yanlısı olmayan hatta İncil’de ilk başlarda Hıristiyanlara korku salan, onları tehdit eden ve cezalandıran biri olarak tasvir edilir. Ancak Hz. İsa’nın kendisine görünmesinin ardından bir mucize gerçekleşerek gözleri kör olur. Hz. İsa’nın adını diğer uluslara duyurmak için seçildiği kendisine bildirildikten sonra gözleri açılmış, vaftiz olarak Hıristiyan olmuştur. Bu mucizeden sonra Hıristiyanlığın en büyük savunucularından olan ve zorluklarla dolu uzun yolculuklarla Hz. İsa’nın öğretilerini yaymayı başaran Aziz Paul başta Anadolu olmak üzere tüm Akdeniz çevresinde ilk Hıristiyan topluluklarını oluşturmayı başarmıştır. Hz. İsa’nın 12 havarisinden olmamasına rağmen Küçük Asya (Anadolu) havarisi olarak adlandırılmasının nedeni de Hıristiyanlık yolunda verdiği bu hizmetlerdir.
Aziz Paulus’un ilk yolculuğunda üç kez uğradığı bir kent olan Yalvaç’ın bitişiğindeki Pisidia Antiokheia’dır. Aziz Paulus, Psidia Antiokheia’ya, Aksu (Kestros) Vadisi’nden o günkü yerleşim yerlerine uğrayarak gelmiştir. Bu sebeple Yazılı Kanyon içerisinde yer alan Kral Yolu’nu kullandığı bilinmektedir. Dolayısıyla yurtdışı ve yurtiçinden birçok Hıristiyan turistlerin inanç turizmi açısında oldukça ilgili oldukları bir bölge olmuştur.
Aziz Paul yolu, 500 km. toplam uzunluğu ile Likya Yolu’ndan sonra, Türkiye’nin işaretlenmiş en uzun mesafeli ikinci uluslararası doğa yürüyüşü özelliğine sahip olan St. Paul (Aziz Pavlos) Yolu, Antalya ve Isparta sınırları içerisinde gerçekleştirilmektedir. Antalya Aksu Perge’den veya Aspendos’tan iki farklı çıkışı olan St. Paul Yolu, Antalya sınırları içinde 100 km. yüründükten sonra, Isparta sınırlarında Sütçüler Sağrak Köyü Adada Antik Kentinde birleşerek, Yalvaç İlçesinde sona ermektedir. (http://www.gang-gang.net/nomad/turkey/turkey02.html )
Yazılı Kanyon’da Ne Yenir ?
Evet geldik Yazılı Kanyon yazısının en lezzetli kısmına, burayı ziyaret etmeniz durumunda sadece tarih, doğa tanıklığınız ile değil, Türkiye’nin en lezzetli 10 alabalık tesislerinden biri seçilen “CANLAR ALABALIK” tesislerini de ziyaret edebilirsiniz. Yazılı Kanyon Tabiat Parkı’na bir kilometre, Karacaören Baraj Gölü’ne iki kilometre uzaklıktaki restoranda güveçte, tavada ve mangalda alabalık servisi yapılıyor. Hala tadı damağımda kalan özellikle kaşarlı ya da tercihlere göre menüde yer alan sucuklu alabalık da denenmesi gereken tatlar arasında.
Eren Can Çekiç
Comments